
Çocukların Dilinden Gazze'nin Feryadı
By: Talip Sınırtepe
Annelerinden önce meleklere tebessüm eden,
Anne diyemeden hayata elveda diyen,
Masum bebeklerin yurdu...
Bebeklerin kundaklara değil,
Kefenlere sarıldığı yer...
Uluslararası hukukun iflas ettiği,
İnsan haklarının hiç uğramadığı mekan...
Gazze arzın semalara açılan kapısı,
Cennet bahçesi, asrın Kerbela’sı...
Burası Filistin!
Kanlı bir mescidin etrafında filizlenen ilahî bir davanın ve nebevi bir mücadelenin öyküsü…
İslam ümmetinin göz bebeği…
Çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksâ’yı ve Kubbetü’s-Sahra’yı sinesinde saklayan mazlum ve mahrum coğrafya…
Salihlerin izlerinden dolayı ümmetin vatan-ı aslisi…
En kirli ayaklarca hürmeti çiğnenen namus-u ekber…
Peygamberlerin nuranî hatıraları vardır toprağında. İbrahim’in (as), İsmail (as) ve İshak’ın (as), Lut’un (as), Yakup (as) ve Yusuf’un (as), Davut (as) ve Süleyman’ın (as), Yahya (as) ve Zekeriyya’nın (as), Musa Kelimullah (as) ve İsa Ruhullah’ın (as), bahusus son nebi Muhammed Mustafa’nın (sav) mübarek nefesleri hissedilir arzında.
Burası Gazze!
Annelerinden önce meleklere tebessüm eden, anne diyemeden hayata elveda diyen masum bebeklerin yurdu…
Bebeklerin kundaklara değil, kefenlere sarıldığı yer…
Uluslararası hukukun iflas ettiği, insan haklarının hiç uğramadığı mekân…
Gazze arzın semalara açılan kapısı, cennet bahçesi, asrın Kerbela’sı…
Gazze’de namaz kılınmaz, namaz yaşanır ve namaz için mücadele verilir. Günde beş kez, semalara, ulvi âlemlere uruc edilip kısa süreli bir miracın ardından tekrar dünyaya dönülür. Zaman ve mekân ötesi bir yolculukla Asr-ı Saadet’e vasıl olunur. Ebu Zer’in yalnızlığına yoldaş olunup Ali ve Hamza’nın cesaretiyle yol alınır. Burada niyetler iftar için değil, şehadet içindir. Şahid olan ve şehid olanlardan yazılabilmek yegâne gayedir. Her evde mutlaka bir şehid vardır. Binler tohum olup azgın kavmi yerle yeksan etmek için…
Ve ben Gazzeli çocuk!
Açlık kol gezer cadde ve sokaklarımda. Yoksulluğun çalmadığı kapı yoktur.
Bir lokma ekmeğe, bir sıcak çorbaya, rahat bir yatak ve güzel bir uykuya hasrettir her bir can. Geleceği çalınan, umutları tükenen; camide, okulda, hastanede, pazar yerinde, düğünde vurulan nice can!…
Ve Gazze’de çocuk olmak, ölümün kıyısında bir yaşam sürmek, dünyada uykuya dalıp cennette uyanmak demektir. Han Yunus, Refah, Şücaiye, Beyt Hanun, Er-Rimal, Beyt Lahiya ve El-Zehra’nın cadde ve sokaklarında misket oynayan çocuklar göremezsiniz. Çünkü burada çocuklar misket bombaları ile vurulurlar. Oynayacak ne bir topları ne de bir oyuncakları vardır onların. En iyi bildikleri oyun, şehitçilik oyunudur. Buralarda elinde balonlarla sevinçten havalara uçan çocuklar da göremezsiniz. Babalar çocuklarını sevmek için değil, defnetmek için taşır kucağında.
Tüm bunlara rağmen Gazze;
Direniş ve diriliş diyarıdır. Her bir çocuk direnişin öz evladıdır.
Fatmatü’z-Zehra ve Zeyneb-i Kübra’nın nuranî hattında yürüyen mübarek annelerin İslam’ın bekâsı için eşsiz kahramanlar yetiştirdiği aşk ve şehadet medresesidir.
Hablullah olan Kitabullah’a sımsıkı sarılan yüreklerin destansı öyküsü; müminlere karşı şefkatli, küffar karşısında gayet şiddetli olan hak ve hakikat kahramanlarının onurlu mücadelesidir.
Ve Gazze, tüm âleme insanlık dersi veren insaniyet mektebidir.
Elinizdeki bu eser, Filistinli Müslümanların uzun yıllardır maruz kaldığı tarifi mümkün olmayan acıları, sürgünleri, işkenceleri, çoluk çocuk denilmeden tabi tutuldukları katliamları, masum yavruların dilinden anlatmayı hedefleyen denemelerden oluşmaktadır. Bizim anlattıklarımız, bizden öncekilerin anlattıkları ve bizden sonrakilerin anlatacakları, yaşanan onca vahşet, cinayet ve katliamın sadece ufak bir cüzünü oluşturmaktadır. Yaşananların tamamını anlatmaya ne kalemin gücü yeter ve ne de yürek buna tahammül edebilir.
Evet, insanlık bu gidişata bir dur demezse Filistinli çocukların müşfik dedesi Şeyh Ahmet Yasin’in “Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız.” uyarısı gerçekleşecek ve bu vahşet aklın tahayyül sınırlarını zorlayan boyutlara ulaşacak, ki ulaştı da!..